KAYIT OL
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bir Ahlâk Sorunu Çevre Krizi

Aşağa gitmek

Bir Ahlâk Sorunu Çevre Krizi  Empty Bir Ahlâk Sorunu Çevre Krizi

Mesaj  Sercan Usta Perş. Ağus. 26, 2010 8:08 pm

Ruhan UMUT •



Çevre, içinde
yaşadığımız doğal ortamın genel adı. Yani soluduğumuzhava, bastığımız
toprak, suyumuz, denizler, nehirler, orman, kır vediğerleri.


Hayli
zamandır çevre kavramı kötü bir şeylerinhabercisi başka kelimelerle iç
içe girerek anılır oldu: “Çevre Krizi”,“Çevre Sorunu”, “Çevre Felaketi”.

Evet, çevremize bir şeyler oluyor.

Modernuygarlık
çevreyi de tahrip ediyor. O kadar ki sanki insanoğlufelaketine koşuyor.
Şimdi resmî sivil, ilgili bütün oluşumlar çözümarayışında.


Peki konu bizim açımızdan nedir? Bizim çevreye bakışımız, sorunlara çözüm önerilerimiz neler?

Çevreyi,canlı
ve cansız bütün varlıkları ve insanı kuşatan; insanınistifadesine
sunulmuş büyük bir nimet ve kendisine tevdi edilmiş emanetolarak
tanımlayabiliriz.

İnsanla çevre arasındaki doğal vesamimi ilişki
ve karşılıklı hakkaniyete dayalı denge bozulur da, kanaatve tasarruf,
tüketim tahribatına dönüşürse “çevre sorunu” kaynaklı biryok oluş da
kaçınılmaz olacaktır. İlmî veriler de gösteriyor ki, buakıbet artık
muhayyel bir tehlike olmaktan çıkmış durumda.

Kur’anve Sünnet
çevreye, sadece insana ait bir yer olarak bakmaz. Bizinsanların
hayatının devamı, diğer canlıların da devamını gerektirdiğiiçin meseleye
bütüncül bir yaklaşım getirir. Bu sebepledir ki, müslümanbirey için
çevre sorumluluk ve bilincinin zafiyet göstermesi mümkündeğildir. Zira
onun için doğal çevre mescit ve secdegâh hükmündedir,Allah’ın
tecelligâhıdır.

İslâm, insanın tabiatla olan bütünilişkilerini
tanımlama, insan-doğa arasındaki dengeli ve sağlıklıilişkiyi oluşturmada
en önemli motivasyon kaynağı ve değişmez değerdir.Hz. Peygamber S.A.v.
vahiyle birlikte maddi ve manevi bir çevre şuuruoluşturmuş, bu konuda
da geniş bir çevre mirası ve “ekolojik sünnet”bırakmış olan ilk
önderdir.

Çevre dediğimiz denizler, göller,nehirler, dağlar ve
ormanlar, gökyüzü ve toprak, hayvanlar ve bitkilerile intizamlı ve
kusursuz bir tabii ortamken neden ve ne zaman “sorun”olmuştur? Çevre
sorununun temel nedeni olarak gösterilen insan,yaşamasını mümkün kılan
ve korumakla mükellef olduğu tabiata nasıldokunmuştur? İslâm, çevre
konusuna nasıl yaklaşır ve müslümanın çevredavranışı nasıl olmalıdır?
Çevre meselesinin dinî ve kültürel temellerinelerdir ve vakıa bugün
hangi noktaya gelmiştir?

Bütün busorulara cevap ararken, çevre
ve çevreyi oluşturan unsurları Kur’an veSünnet bağlamında değerlendirip,
“alternatifi olmayan” tabiikaynaklarımıza İslâm’daki tabiat ve ekoloji
anlayışının getirdiğiprensiplerle bakalım.

Dinin Getirdiği Manevi Disiplin

Çevrekirliliğinin
dayanılmaz boyutlara ulaştığı, insan sağlığını tehditettiği, bu
kirliliğin coğrafi sınırlarının olmadığı ve “küresel”yaygınlıkla
hissedildiği artık herkesçe biliniyor. Hava, su, toprakgibi çevresel
faktörlerin kirliliği son 50 yılda 3 kat artmış, bukirliliği teknoloji,
sanayi, tüketim ve üretim patlaması beslemiştir.Çevresel faktörlerin
hızla kirlenmesiyle birlikte görülen hastalıklar,bu hastalıklara bağlı
ölümler, yok olan hayvan ve bitki türleri,kuruyan ve kirlenen sular,
solunamayan hava, bu defa dünyayı “küresel”bir temizlik arayışına sevk
etmiştir.

Bugün dünya, içine düştüğükirlilik nedeniyle,
insanlarla ve doğayla olan ilişkilerinde,temizliğin nitelendirdiği yeni
bir ilişkiler ağını talep ediyor. Çünkütemizlik, çevre meselelerinde
“tüketim”den de önce geliyor.

Dinimizdebirçok ibadete
başlayabilmenin de ön şartı olan ve “imandandır”hükmüyle emredilen
temizlik, sadece bedeni kapsamaz. Ev, mescit, yakınve doğal çevre de
dinen temiz olmak, temiz tutulmak zorundadır. Bunoktada Hz. Peygamber S.A.v.’in
“mescidin temizlenip güzel kokularlakokulanmasına ve avluların temiz
tutulmasına” dair buyurduğu hadis-işerifler, çevre ahlâkının oluşmasına
teşvikin bir göstergesi olarakkabul edilir. İnsanların gelip geçtiği
yolları, oturup kalktıkları vedinlendikleri yerleri kirleterek
başkalarının rahatsız edilmesi, İslâmahlâkı ile bağdaşmaz.

Hz. Peygamber S.A.v.,
“Yoldan taşı,dikeni ve kemiği kaldırmak, senin için bir sadakadır.”
buyurarak çevretemizliğini, nafile namazdan önce zikretmiştir.

Hayatın Kaynağı Kuruyor

Su,alternatifsiz
hayatî nimetlerden biri, hayatın kaynağı. Suyu sınırsızve tükenmez
sanan insanın israf alışkanlığı, büyüyen sanayiye hizmeteden yüksek
enerji, kimyasallar ve üretim-tüketim iştahı gibisıralanabilecek
nedenlerden dolayı, bugün 1,1 milyar insan temiz içmeve kullanma
suyundan yoksun. Her yıl yaklaşık 5 milyon insansusuzluktan ya da kirli
sulardan doğan hastalıklardan hayatınıkaybediyor.

Yapılan
bilimsel tahminlere göre 2040 yılındadünyanın büyük kısmı çöl haline
gelecek. 2032 yılında dünya nüfusununyaklaşık %50’si susuz kalacak.
2015’e kadar 2,5 milyar bebek temiz subulamadığı için yakalandığı
hastalıklardan ölecek.

Türkiye’deise
son 10 yılda 24 göl tamamen kurudu, 60’ının su seviyesi 1
metreninaltına indi, 4 nehir haritadan silindi. Türkiye’deki sulak alan,
40yılda yüzde 50 azaldı. Son yıllarda barajlar ihtiyacı
karşılayacakseviyede dolmuyor. Yer altı suları kuruyor. Dünya
kuraklaşıyor.

Hava ve Toprak Tehlikede

Topraktada
durum farklı değil. Bitki örtüsünün beslendiği kaynakların anadeposu
olan toprak, başlı başına bir ekosistemdir. Toprakta milyonlarcacanlı
yaşıyor ve toprak, içindeki canlılarla birlikte milyarlarca canahayat
veriyor.
Tarıma uygun arazilerin, çayır ve meraların, ticarikaygılar
ve tüketim hırsıyla yok edilmesi, insan eliyle toprağa karışanve
binlerce yıl yok olmayan plastik, metal, cam, kimyasal atıklar,bilinçsiz
gübreleme, ilaçlama ve erozyon yüzünden ne yazık ki toprak daçölleşme
tehlikesi altında. Ayrıca her yıl milyonlarca ton toprağımızyok oluyor.
Dünya genelinde yılda 500 milyar adet plastik poşetüretilmekte ve her
bir plastik poşet çöpe atıldıktan ancak 400 yılsonra doğaya
karışabilmekte, bu zaman içinde toprağı, topraktanbeslenen canlıları ve
insanı tehdit etmektedir.

Hava kirliliğiise insan sağlığını
doğrudan etkiler. Hava kirliliğinin, son yıllardasık rastlanan ve
özellikle çocuklarda görülen solunum yoluhastalıkları, nefes darlığı,
kanser ve henüz adı bile konulmamış bazıhastalıklara yol açtığı
bilinmektedir. Sanayiden sonra hava kirliliğiniartıran en büyük etken
ise trafikte seyreden ve sayıları her gün hızlaartan motorlu araçlardır.

Ormanlar,
kirli havayı temizlemek,oksijen üretmek ve toprağı tutmak gibi
hizmetler veriyorken, onların dadurumları hiç iç açıcı değil. Nasıl
olsun. Bir kişi, sadece bir yıldakullandığı kâğıt, karton ve benzeri
ihtiyaçları için ortalama 7 ağaçtüketiyor. Orman yangınlarının % 94’ü
insanlardan, sadece % 6’sı doğalafetlerden kaynaklanıyor. Dünyada
dakikada 14 hektar ormanlık alan yokoluyor. Yok olan ormanların yerini
yeni fidanlar değil, sanayi, ticaretve alışveriş merkezleri alıyor.
Kirli havayı temizleyen, soluksuzkalmış ciğerlere oksijen üretecek olan
ormanlar, önüne geçilemez birhızla yok oluyor.

Oysa ormanlar,
sera gazlarının atmosfereverilmesi olarak tanımlanan “emisyon”un
azaltılması konusunda dünyayıkurtarıcı bir rol üstlenir. Karbonu
depolamak ya da ayrıştırmak ancakormanların varlığıyla mümkündür.
Hayvanların
doğal yaşama alanı olanormanlar, sular ve toprak tahrip olunca hayvan
nesli de azalıyor. Bugündünya üzerinde 500’den fazla hayvan türünün
nesli tamamen tükenmişdurumda.

Oysa çevremizi oluşturan en
önemli varlıklardan biride hayvanlardır. Onlar çevremize güzellik katar,
insan yaşamında vetabiat düzeninin devamında sayısız faydalar sağlar ve
bizlere Allah’ı,O’nun kudretini hatırlatırlar. Bu sebeple İslâm dini,
müslümanlarabütün varlıklara merhamet etmeyi, haksız yere onların hayat
hakkınailişmemeyi, onlardan faydalanırken dengeyi bozmamaya dikkat
etmeyiöğütlemiştir.

‘Karada ve Denizde Fesat’

Okyanusve
denizler, meteorolojik hava temizleyicileri ve küresel iklimikoruyan
temel unsurlardır. Özellikle son 10 yılda, gezegenimizinısınmasına bağlı
olarak görülmemiş bir hızla eriyen buzullar, deniz veokyanusların
dengesini iyice bozmuştur.

Buzulların erimesiyleokyanuslardaki
tuzluluk oranı değişirken, saf su deniz suyunakarışmakta, suyun kalitesi
bozulmakta ve bu durum özellikle denizcanlılarını, dolaylı olarak da
insanı tehdit etmektedir. Sadecekutuplardaki değil, dağlardaki
buzulların da erimeye başlaması,okyanusların ısınmasına, adaların sular
altında kalmasına, yer altısularının tuzlanmasına, bazı kıyı ülkelerinin
deniz seviyesinin altınadüşmesine yol açmıştır.

Diğer taraftan
sera gazlarının büyükkatkısı ve insanın yoğun gayretiyle yerküre hızla
ısınırken, göller vedenizler de aşırı buharlaşmayla birlikte su seviyesi
kaybına uğramış,deltalar ve tarım alanları dönüşümsüz zararlar
görmüştür.
Küreselısınmanın en büyük sebebi olan “sera gazları”nın
çoğu insan eliyleatmosfere salınır. Atmosferde aşırı birikimi sonucu
güneşten gelenışınları emen ve atmosferin normalden daha fazla
ısınmasına sebep olankarbon, dünyanın son 50 yılda 0,7 derece ısınmasına
sebep olmuştur. 2derecelik bir ısınma ise yaşanılamaz bir dünya demek.

Küreselısınma
tehlikesine küresel önlem ve çözümler bulmak noktasında atılanen önemli
adımlardan biri olan ve 141 ülkenin imzaladığı KyotoProtokolü,
ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990yılındaki seviyelere
düşürmelerini hedefliyor. Ülkesinde 5 milyonkişiyi işsiz bırakacağı,
üretimini azaltacağı gibi gerekçelerle yakınzamana kadar Protokolü
imzalamayan ABD, dünya nüfusunun yüzde % 4’ünesahip ve fakat atmosferi
bozan karbondioksitin % 25’i bu ülkedensalınıyor. Karbondioksit ise sera
etkisine sebep olan gazların başındageliyor.
Ortalama bir Amerikalı
yılda 6 ton, bir İngiliz 3 ton,bir Çinli 0.7 ton, bir Hintli 0.25 ton
karbondioksit üretiyor.Atmosfere yılda ortalama 21 milyar ton
karbondioksit salınıyor ve bumiktar giderek artıyor.

Bugün bilim gösteriyor ki, dünya üzerinde yaşanan doğal afetlerin sayısında 4 kat, şiddetinde ise 15 kat artış var.
Küreselısınma
kutuplardaki buzulların erimesine, iklimin ve mevsim
şartlarınındeğişmesine, okyanusların ısınmasına, deniz seviyesinin
yükselmesine,orman yangınlarının artmasına, göllerin küçülmesine,
ırmaklarınkurumasına, kışın sıcaklıkların artmasına, ilkbaharın erken
gelmesine,sonbaharın gecikmesine, bitkilerin erken çiçek açmasına,
hayvanlarıngöç dönemlerinin değişmesine, kıyı şeritlerinin erozyona
uğramasına,bulut ormanlarının kurumasına yol açıyor.

Küresel
ısınmanınetkileri dünyanın her yanında görülüyor. Milyonlarca insanı
sel,kasırga, kuraklık, susuzluk ve salgın hastalıklarla karşı
karşıyabırakıyor.

“İnsanların ellerinin işledikleri
günahlarsebebiyle, karada ve denizde fesat meydana çıktı ki
(Allah)yaptıklarının bir kısmını kendilerine tattırsın. Olur ki
dönerler.”(Rûm, 41) diye ikaz eden Kur’anı ölçü alamayan insan, ilâhi
sisteminsadece bir parçası olduğunu unutup; kendi eliyle ürettiği
kirlilik,zehirli atıklar ve hoyratça kullanım yüzünden gezegenin
karalarını,denizlerini ve havasını büyük tehlikeye soktu. Hava
kirliliği, asityağmuru, ozon sisi, fabrika bacaları, nükleer atıklar,
kimyasallar,spreyler ve silahlarıyla, milyonlarca yıldır en küçük bir
arızaçıkartmadan sürüp giden mükemmel dengeyi bozdu.

Ekolojik Düşünce İslâm’la Başlar

İslâm’daçevrenin
korunması bazı esaslara dayanır. Mesela israf haramdır,temizlik dinin
yarısıdır, zararı önlemek menfaat elde etmektenönceliklidir, insanlığın
menfaati korunmalıdır. Bu esaslar bütün İslâmtoplumlarında ve bütün
çağlarda, bulundukları çevrenin korunmasındaetkili olmuştur.

Çünkü
çevre bilinci, çevre ahlâkı ile gelişir.Çevreyi manevi bir disiplin,
ahlâkî bir değer kapsamında değerlendirenmüslüman, imanının gereği
olarak zaten çevre bilincine sahip olankişidir.

Kur’an-ı Kerim
kainatta denge ve uyumdan söz eder.“Biz, her şeyi bir ölçüye göre
yarattık.” , “Allah göğü yükseltti vemizanı (dengeyi) koydu. Sakın
ölçüden şaşmayın.” ayetleri bu dengeyiizah eder. Hududullah Allah’ın
belirlediği ve Kur’an’da açıklanansınırlardır. Hududullah, insanın
dünyada bir denge içinde hayatınısürmesini sağlar.

Şöyle ki:
Müslüman toprağı kirletmez; çünkütoprak yaşamanın vazgeçilmez vasıtası
olan “temiz ve helâl rızk”ınanasıdır. Suyu kirletmez; çünkü Allah her
şeyi sudan yaratmıştır. Veher şey suya bağımlıdır. İsraf etmez, çünkü
israf haramdır. Nankörlükyapmaz, çünkü verilen nimetlerde diğer
canlıların da hakkı vardır. Veyine Kur’an, insanın ahlâkî bozulmasıyla
doğal çevrenin bozulmasıarasında sıkı bir ilişki kurar.

İnsanların,
hayvanların,bitkilerin, yerin, göğün, hasılı her şeyin yapısı ve
işleyişi fıtratagöredir. Kur’an’da bu kanunlar ve onlarla oluşan
varlıklardan her biribirer ayet sayılmıştır.

Zaten ekolojik düşünce müslümanlıklabaşlamıştır. Hz. Peygamber S.A.v.
Efendimiz bir hadisi şerifinde,“Kıyamet koparken sizden birinizin
elinde bir hurma dalı bulunur da,kıyamet kopmadan dikmeye gücü yeterse,
mutlaka onu diksin.”buyurmuşlardır.

Müslüman Tahrip Değil Tezyin Eder

Hz.Peygamber S.A.v.
Efendimizin bütüncü tabiat yaklaşımı ve insanın doğaldünyadaki yerine
ilişkin anlayışı, müslüman toplumlardaki çevreduyarlılığının rehberi
olmuştur.

Osmanlı’da çevre kültürününzihnî arka planını Sünnet-i
Seniyye belirler. Dolayısıyla İslâmîverileri dikkate almadan Osmanlı
yöneticisinin çevreye ilişkindüzenlemelerini ve halkın çevreye karşı
tutumunu değerlendirmek eksikkalır.
“Osmanlı’nın çağdaş dünyaya
bıraktığı en önemli miras daçağdaşlarının çok ötesinde bir çevre
kültürüdür. Osmanlı insanı veyöneticisi kendisini tabiata göre
şekillendirirken bugünün moderntoplumları veya insanı, tabiatı kendisine
göre şekillendirmeyeçalışmaktadır. Osmanlı, bahçeleri tabii yetişme ve
gelişme seyri içindebırakılırken, modern bahçelerimizde yetişen bitki ve
ağaçlara geometrikşekiller verilme uğruna müdahale edilmektedir.” (Doç.
Dr. Said Öztürk,Osmanlı Çevre Kültürü)

Osmanlı’da şehirler tarım
arazilerininüzerine gelişigüzel değil, kıraç alanlara, dağların
yamaçlarınakurulmuş ve mutlaka ağaçlandırılmıştır. Osmanlı, şehirlerde
hemen herköşe başına bir çeşme yapmış, bu çeşmeleri korumak için de
vakıflarkurmuştur. Cami avlularında toplanan kuşların,
güvercinlerinyemlenmesine dair vakıflar kurmuş, kediler ve köpeklerin
bakımına dairvakfiyelere şartlar koymuş, tahsislerde bulunmuştur. Hayvan
haklarınariayet etmeyenlere cezai müeyyide uygulamıştır. Temizliğe ve
halksağlığına büyük önem vermiş, çevrenin temizliği hususunda
tedbirleralmıştır. Sokaklarda, insanların gelip geçtiği yerlere
tükürenleridışlamış, vakıf gelirlerinden ücretleri ödenen bazı
memurlarsokaklardaki tükürük ve benzeri çirkinlikleri örtmekle
görevlendirilmişve çevre temizliğini kapsayan “yasaknameler”
çıkartılmıştır.

İslâmîreferanslarla şekillenmiş gelenekte, ev ve bahçelerin dizaynı veşehirleşme çevreye göre yapılır. Hz. Peygamber S.A.v.’in
ısrarlaüzerinde durmuş olduğu “mesken tipi ve şehircilik” modelini
benimseyenmüslüman toplumlar, tarih boyunca çevreyi tahrip değil
tezyinetmişlerdir.

Müslüman, modern dünyanın söyletmeye çalıştığı
gibidoğanın düşmanı değil, esasen dostudur. O, doğayla savaşmaz,
onunlalütuf ve uyum içerisinde birlikte yaşar. Tabiata karşı kendini
hâkimdeğil, hakir görür.

Çevre Krizlerine Karşı İslâmî Duruş

İslâm’ınahlâk
kurallarıyla şekillenen adab-ı muaşeret; toplumsal
yaptırımlarladesteklenmiş, insan olmanın nezaketini, kişinin kendine ve
çevresineolan saygısını denetlemiş ve böylelikle sosyal düzen ve
birlikte yaşamasanatı doğmuştur.

Doğal ve sosyal çevreyi bozan
“ben”anlayışı, sahip olma davranışı, egemen olma hırsı, İslâmî
şekillenmeylebirlikte “emanet” duygusuna, yaratılmış olanı hoş görme
bilincinedönüşmüştür.

Aslında tabii çevrenin tahrip edilmesi,
tabiatımetafizikle alakası olamayan varlık düzeni olarak görmenin
birsonucudur. Oysa bu anlayış tabiatı bütün zarafetinden
uzaklaştırır,nefesini keser. Tabiatı bilmek ve tanımak, tabiatın
Allah’ın işaretleriolduğunu hatırlamakla mümkündür.

Dünyevî
varlıkları ilâhisisteme bağlı gören anlayışa göre, insan yalnız kendine
karşı değil;aynı zamanda diğer canlılara, cansız varlıklara ve hatta
geleceknesillere karşı da sorumludur. İnsan kendini tabiatın yağmacısı
değilonu muhafaza ve geliştirmekle görevli bir emanetçi kabul etmelidir.


Hangiçağda olursa olsun, insanın sahip olduğu dünya görüşü ve
değeryargıları, çevresiyle olan ilişkilerinin temel belirleyicisidir.
Çevresorunlarının değerlendirilip çözülmesinde, dinî öğretiler
olmaksızınteknolojik ve yasal düzenlemeler ve tek başına bilinçlendirme
çabalarıyeterli ve etkili olmaz.

Kanun-i Kadime Dönmeden Olmaz

Ekosistem,dünyanın
düzeni demektir. Ve hiç de sanıldığı kadar karmaşık değildir.Topraktan
lütfettiğinden fazlasını almak için ilaçlar, kimyevi gübrelerve
hormonlarla, çileğin domatesin genleriyle oynarsan, rengini, kokusuve
lezzetini kaybetmiş ve “kanserojen” içeren meyve-sebzeler yersin.

Göllerikurutur,
filtresiz arsız bacalardan atmosfere gazlar salarsan ozontabakasını
delersin. Bu defa da yazın kurak, kışın kurak, mevsimsizlikbaş gösterir.
Tankerler dolusu petrolü ve sanayi atığını denizedökersen balıklar
ölür, nehirler kurur. Golf sahası için ormanlarıkesersen, yeşil alanlara
gökdelenler dikersen; stresli çalışmaortamları, yoğun trafik, gürültü
ve hava kirliliği, fiziksel ve ruhsalbetonlaşma ile dost olur, 50 yılda
üretebileceğinden iki kat daha fazladoğal kaynağı yok etmiş olursun.
Teknolojiyi sadece kullanmayıpsömürür, telefon, bilgisayar, televizyon
gibi aletleri eskimedenyenisiyle değiştirirsen; şu anda 45 milyon ton
olan elektronik çöplüğekatkını büyütür, bu yerin göğün kabul etmediği
elektronik çöplerinsüper güçler tarafından Afrika ülkeleri başta olmak
üzere, bizim gibigelişmekte olan ülkelerin topraklarını çürütmesine tam
destek vermişolursun.

Her gün 250 bin, her yıl 93 milyon insanın
katıldığıdünyanın kaynaklarını tükenmez zannedersen, insanla tabiat
arasındakidengenin bozulmuş olmasından kaynaklanan sorunları çözmek
için, dahafazla tahribat yapar, tabiatı biraz daha “ele geçirir”, sonra
da içindesu olan başka gezegenler ararsın.

Devamlı büyüme,
sürekli kârdiyerek, evrene hakim olma hayaliyle yanıp tutuşur, sonra da
bozulandüzeni onarmak için doğaya dönüşü salık verir, dönüşüm
teknolojilerine,tüketim sınırlandırmasına soyunur, fakat “tüketim
toplumu” kavramınıicat eder ve ayakta tutarsın. Dünyada 1.2 milyar kişi
şu anda alenenaçken, “gen mühendisliği”ni popüler yapar, bitki ve
hayvanları da busayede sınırsız üretim-tüketim planına ortak edersin.

Atmosferekarbon
salınımı felaketinin en büyük panzehiri olan ormanları
korumangerekirken, İstanbul’un en güzel ormanlık alanını yok edip
Formula-1pisti yapar ve en fazla karbon üreten F1 araçlarını
günlerceyarıştırırsan, soluduğun hava yarış pisti kadar sıcak ve
siyaholacaktır.

Büyüme, kalkınma, ilerleme gibi her kavramın
başınabir “küresel” ibaresi koyarsan; yoksulluğun, kirlenmen,
ısınman,çırpınman, çaresizliğin ve yok olman da “küresel” olacaktır.

Durmadanalan,
bitince de yere atan, enerjiyi tüketirken sadece parasınıhesaplayan,
iki adım yürüyemeyip otomobilinin motorunu bağırtan veatmosfere bol bol
karbondioksit salan; çevre düşmanları aşikârolmadığından tonlarca çöpü
denize döken, sonra da balıklar öldü diyenbağıran, gürültü yapan, bir
tek ağaç yetiştirmeden, bir tek kuşubeslemeden ölüp giden insan ziyan
içindedir.

Keyfince çimlerebasan, trafik kurallarını ihlal eden,
bütün şehri lüzumsuzcaışıklandırmayı “aydınlanma” zanneden, gölleri
kurutup sonra şehrinortasına yapay bir göl yapıp içine de seyirlik iki
kuğu koyan, hayvanhakkını evinde kedi köpek beslemek zanneden,
hayvanları tabiiortamlarından alıp onlara hayvanat bahçelerinde volta
attıran insan,gaflet ve şaşkınlık içindedir.

“Kendilerine,’yeryüzündebozgunculuk
yapmayın’ denildiğinde: ‘Biz ıslah edicileriz’ derler.Bilin ki;
gerçekten asıl bozguncular kendileridir, ama bunun şuurundadeğildirler.”
(Bakara,11-12)

Bozgunculuk yaparak dünyayı ıslahetmeye kalkışan,
küresel ısınmanın ilham verdiği kıyamet senaryolarıile galeyana gelip
çevre için sözde seferber olmuş zihniyet, şimdi dehızla örgütleniyor.
Çılgınca dikkat çekme kampanyaları düzenliyor.Kitle iletişim araçları,
çevrenin hüznünü ve acısını bize iletiyor.Konferanslarda bilinçli
bireyler yetiştiriliyor.

Her alandaolduğu gibi çevre meselesinde
de “bilinçlenme” ve bilimsel faaliyetlerelbette önemli ve gereklidir.
Ama yetmez. Dünya çevre günü, dünya çevreörgütü ve küresel dönüşüm
projeleri tek başına dünyayı kurtaramaz.Çevre kirliliğinin zihnî
temelindeki aşınmayı görmeden, çevreyi insanmerkezli okumalardan
kurtaramadan, eşyanın dilini çözemeden, dahasıyaratılmışı sevmeden,
olmaz.

“Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.”, “Sakın ölçüyü şaşmayın.” ikazıyla titremeden,
“Yılan bile toprağı kanaatle yalar” sözünü bilmeden,
Ekolojik sünneti anlamadan,
Kanun- i Kadime dönmeden, olmaz.
Sercan Usta
Sercan Usta
Administratör
Administratör

Mesaj Sayısı : 222
Kayıt tarihi : 26/08/10
Yaş : 34
Nerden : İstanbuL

http://sercanustq.tr.gg/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Bir Ahlâk Sorunu Çevre Krizi  Empty Geri: Bir Ahlâk Sorunu Çevre Krizi

Mesaj  Sercan Usta Perş. Ağus. 26, 2010 8:08 pm

<blockquote>En Etkin Kontrol Mekanizması

“Tabiiçevre için
hiçbir şey, sahip olduğu hilafet yetkisini Allah’a kulluğu,emir ve
kanunlarına uymayı ve O’nun yarattıklarını gözetmeyi kabuletmeyen
insanlar tarafından kullanılmasından daha tehlikeli değildir.Doğal
güzelliklerin hatta doğal mevcudun korunmasında en güçlü kontrolbilinci,
insanın kendi vicdanıdır. Yaptığı işin Allah katında günah,hukuk düzeni
açısından suç ve bütün insanlara karşı ayıp ve kul hakkıihlâli
olduğunun şuuruna varmasıdır. Bununla birlikte konuyu sadecebireysel
bilinç ve kontrol yaptırımına bağlamanın yetersizliği deaçıktır. Fıkıhta
kamu mallarının, vakıf ve yetim malının özel birstatüde tutulup daha
etkin koruyucu tedbirlerden söz edilmesi, bunlarayapılan tecavüzlerin
toplum ve kul hakkını ihlâl olaraknitelendirilmesi de bu yöndeki
çabalara hukukî bir desteksağlamaktadır.” S.Hüseyin Nasr, İnsan ve
Tabiat
</blockquote>
Çevre Konusuna İslâmî Bir Bakış

ÖzellikleMuhyiddin
Arabî k.s. ve Mevlâna Hazretleri hakkındaki yetkinçalışmalarıyla
tanınan Amerikalı akademisyen Prof. William C. Chittick,İslâm’ın çevre
üzerindeki görüşünü değerlendirdiği “Çevre Üzerineİslâmi Bir Perspektif –
Allah Her Şeyi Çepeçevre Kuşatır” başlıklımakalesine önemli bir soruyla
başlar: İslâmî literatür içinde nasıl“çevre”den bahsedebiliriz? Daha
evvel bizim böyle bir sorunumuz varmıydı?

“Çevre Problemi” Batıyla Geldi

“Şüphesiz‘environment’
(çevre) kelimesini anlamlı bir şekilde İslâm dünyasınınArapça, Türkçe,
Farsça ve Urduca gibi çağdaş dillerine çevirmekmümkündür. Fakat
halihazırda anlaşıldığı şekliyle bu kavram o dillerdeher zaman
varolageldiği için değil. Bunun sebebi bellidir: Bizim özgünçevre
görüşümüz modern bilimle birlikte gelişti; İngilizce’de bile,kelimenin
bugünkü anlamıyla kullanılışına ondokuzuncu asır öncesinderastlamak
zordur.

Batının ziyadesiyle meşgul olduğu ‘çevreproblemi’nin
ancak bilimin gelişmesi sebebiyle ortaya çıktığınısöylemek yerinde olur.
İslâm dünyasının belli yörelerinde de ciddiçevresel sorunlar varsa, bu,
İslâm toplumu kendi ideal ve ilkelerineuygun yaşadığı için değildir
–hiç de öyle değil.

Vuku bulmuşolan şu ki, İslâm toplumuna,
geçmiş ikiyüz yılın şartları ile,gayriislâmî eylem biçimleri dayatıldı;
başka bir deyişle Batının çevreproblemleri de Batılı teknoloji ve yöntem
bilgisi ile birlikte ithaledildi. Geleneksel İslâm geçmişte asla insan
yapısı ciddi ekolojikfelaketlerle, hatta böyle bir ihtimalle bile yüz
yüze gelmedi. Busebeple İslâm hiçbir zaman çevre ile ilgili olarak
Batının aşina olduğutürden kavramlar tasarlamak zorunda kalmadı.”

“Bizi Kuşatanla Ahenk İçinde Yaşamıyoruz”

Makalesini“Allah
her şeyi kuşatır.” ayetinin etrafında kuran Chittick çevresorununun
çözümünün “her şeyi çepeçevre kuşatan Allah”a hakkıyla kul vehalife
olabilmekte yattığını söylüyor:

“Çevreye dair İslâmî
birperspektif tamamen İslâm’ın Allah ve kâinat
perspektifindentüretilecektir. Dahası, herkesin bildiği gibi, bizim
çevre ile olanilişkimiz aslî önem taşır. Bir kere, çevrenin dengesini
bozanlar bizinsanlarız. Bu demektir ki, İslâmi terminoloji ile, biz,
bizi kuşatıpçevreleyenle ahenk içinde yaşamıyoruz artık; biz insanla
kâinat, veaynı nedenle, insanla Allah veya ‘çepeçevre kuşatan’
(el-Muhît) ile‘çepeçevre kuşatılan’ (el-muhat) arasındaki muvafık
ilişkiyi ortadankaldırdık.”
Sercan Usta
Sercan Usta
Administratör
Administratör

Mesaj Sayısı : 222
Kayıt tarihi : 26/08/10
Yaş : 34
Nerden : İstanbuL

http://sercanustq.tr.gg/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz